Mucizeler ve İmkansız Şeyler

img_0226

Mucizelere inanır mısınız?

Yanıtınız ister evet olsun, ister hayır, inanmanız ya da inanmamanız başınıza bir mucize gelmediğindendir.

Mucize aslında imkânsızlığına emin olduğunuz bir olayın gerçekleşmesidir. Paradoksal bir durum öyle değil mi?

Söz konusu şey özünde imkansız bir olay ve bu bir gün gerçekleşiyor. Neredeyse böyle bir cümle kurmaya dahi hakkınız yok. Olay o derece imkansız. Hatta bunu bir an önce aklınızdan çıkarsanız sizin için daha iyi olur. Çünkü umut etmeniz demek kendinizle ters düşmeniz ve sonunda mutsuzluğu garantilemeniz demektir. Oysa dışarıdan bakanlar abartılacak bir şey olmadığını söyleyeceklerdir. Alt tarafı çölde yağmur yağmıştır ya da çıkıp güzel bir şarkı söylemişsinizdir.

Ama…

Hayat öyle bir şey ki, her şeyin bir aması var. Bunu da başınıza gelince görüyorsunuz. Yani imkansızlarınız bir gün gerçekleşince, yani siz mucizenizle karşılaşınca varoluşunuzda büyük bir sıçrama oluyor. Bir tür uyanış, bir Nirvana, bir gerçekleşme, bir doğuş. Olduğunuz yere, kendinize doğuş. Bu nedenle mucizeler gerçekleştiğinde, bu o kadar gerçektir ki, yeni durum sizi içinizden kavrar, sarıp sarmalar, normaliniz olur. Doğrusu da budur. Çünkü siz de artık yenisinizdir. Bunu kanıksama hissiyle yaşamanız doğaldır.

Peki ne oluyor da imkansızlık evresi tamamlanıp gerçeklik başlıyor?

Mucizeler kendimize getirdiğimiz yasakların, kendimize olan inançsızlığımızın bir ölçüsüdür ve bir gün son bulmasıdır.

Olayların imkansızlığı çoğu durumda bize ait bir inançtır. Kendimizi küçük görmemiz, korkularımız ve bunun gibi şeyler bize “Bari durduğun yerde dur, ileri adım atma, statüne sığın, burada güvendesin” demektedir. “Doğma, burada rahatsın”

Belki de gidip yanlış düşünen, kıskanç ya da bilgisiz, yetersiz insanlara inanmayı yeğlemişsizsinizdir. Sahnelenen mucizede abartılacak bir şey olmadığını düşünenler sizin içinizde yaşadığınız maceradan habersiz kişilerdir.

Bir zamanlar ben de bazı şeylerin imkansızlına inanmıştım. Ama ruhun derinlerindeki bir şey sizden daha inançlı. Çünkü o sizin potansiyelinizi biliyor, hayatı tanıyor ve geleceğe güveniyor. Kimi zaman rüyalarınızda bu imkansızların gerçek olduğunu görmeniz bundandır. Bizi kendi rüyalarımız kendi potansiyelimizle baştan çıkarır. Doğuma, yeni bir gerçekliğe iter. Gerçek gelecek böyle minik mucizelerle yaratılıyor. Aslında imkansızın küçüğü büyüğü olmadığı için mucizenin de küçüğü büyüğü yok.

Bir zamanlar imkansızlığına inandığım, önüne duvar çektiğim şeyler gerçek oldular. Meğer hem yanılmış hem de bu durumu kendi ellerimle yaratmışım. İnançsız ve kibirli bir tanrıcıkmışım. Yaratmayı beceremeyen 😉

Sonradan ne mi oldu? İmkansız saydığım şey biraz da başkasının yaşam alanındaydı ve o benden daha inançlı çıktı. Kimi insanlar çevrelerinde bir şeylerin olmasına izin verirler. Onların olduğu yerler verimli topraklardır. Doğa gibidirler. “Mucize” böylece gerçek oluverdi. Ama benim de bunu görmem, inanmam ve olana izin vermem gerekti. Yani önüme getirilen hakikate teslim oldum. Böylece belki de yeni rüyalar görebileceğim.

Yer sarsılmaya başladığında yıldızlar da titriyorsa bırakın olsun. “Eski” çözülsün ve bu malzemeyle “yeni” ortaya çıksın.

Çünkü “Şartlar yerindeyse büyü gerçekleşir”*

S.K. Şubat 2016

* Marcel Mauss (Sosyolog)

Yorum bırakın

error: Content is protected !!