Neredeler?

  

Çalışma odamdaydım. O zaman beş yaşındaki küçük bilgem yanıma geldi ve bir hafta önce ölen dedesinin ilaç kutularını gördü. Birini eline alarak “Bu kimin?” diye sordu. Yanıtı bildiğinden emindim. Konuşmak, beni konuşturmak istemişti.“Dedenin… Ama artık bunlara ihtiyacı yok” dedim. 

“Artık ihtiyacı yok, çünkü iyileşti…” dedi. 

Bunu beklemiyordum.

“Evet” dedim, “İyileşti. Hastalıklar ve acılar sadece vücudumuzda bulunurlar, sadece burada, dünyada varlar.” 

“Ve o öldü…”

“Evet, artık burada değil”

“Biliyorum, Ay’dan da uzağa gitti”

Sustu. Bu bir davetti. Bir an söz söyleyip söylememek arasında tereddüt ettim. Her sözüm onu ömrü boyunca etkileyebilirdi. Ona batıl bir düşünce aşılarsam zihnini ömür boyu esarete gömebilir ya da hem yaşama hem ölüme karşı, yani varoluşun iki hakikatına karşı korkak kılabilirdim. Cesaretimi topladım ve en inandığım şeyi söylemeye karar verdim : 

“Biliyorsun onu bir gün tekrar göreceğiz. Bizi Yaratan bir söz verdi. Düşünsene. Bizi yaratacak kadar güçlü ise sözünü tutması ne kadar kolaydır kim bilir…”

“Biliyorum”

Zaten biliyordu. Zaten kandıramam onu.

Sonra her zamanki gibi bunları kalbiyle sindirmek için sustu.

S.K. 2014

Yorum bırakın

error: Content is protected !!