Meditasyonlar

Daha geçenlerde “bu konulara” meraklı bir tanıdığıma “Meditasyon fransızcadan gelir. İlk anlamı ‘Düşünmek’tir” dediğimde çok şaşırdı. Öyle ya, Doğu bilgeliğiyle, uyanışla, ruhsal şeylerle ilgili bir eylem ya da kavram nasıl olur da fransızcadan gelebilir, anlamını bize o dil üzerinden açabilirdi? Bu elbet sadece pekçoklarını şaşırtmakla kalmaz, rahatsız da eder. (Fransızca hep rahatsız eder zaten 😉 )

Bir eyleme, eşyaya, kavrama bir isim vermişseniz ya da bir kelime üzerinden tanımışsanız, ilk işiniz o kelimenin köküne inmek olsun. Böylece aydınlanır ve kandırılmamış da olursunuz.

Mediter (“medite” okunur) fransızcada birinci grup yani düzenli bir fiil. Latinceden gelir. Türetilmiş Meditation (“meditasyon” okunur) onun isim halidir ve “düşünme” ya da “etraflıca düşünme” anlamlarına gelir. Marcus Aurelius’un İÖ 2. yyda kaleme aldığı “Kendime Düşünceler” adlı yapıtı ingilizceye “Meditations” olarak çevirilmiş. René Descartes’in “Les Méditations Métaphysiques”i de bilimin öncülerinden bir düşünüre yakışır bir kitap adıdır. O tarihe ve daha sonrasına kadar bu kelime hiç de şimdi bizde kullanıldığı anlamda kullanılmamıştır. Yazımızda, bugün meditasyon denilince kafaların ne derece karışmış olduğuna değineceğiz. Aynı “Reenkarnasyon” denildiğinde bizim “Hangisi?” diye sorduğumuz yazıda olduğu gibi. Ne yazık ki, kitleler New Age salatasının, Kişisel Gelişim yayınevlerinin tuzaklarına düşmüş durumdalar. Bir şeyi bildiğini ya da anladığını zannedip hiçbir şey bilmemek! Bu duruma düşmeyi kim ister?

Sıcağı sıcağına bir örnek verelim : Japonya’da bazı tarikatlarda uygulanan “Zen Meditasyonu”. Böyle bir meditasyon yoktur. “Zazen” vardır. Anlamı sadece “Zen oturuşu”dur (Za: oturuş, Zen: Kökenini Anakara’daki Chan Budist okuludan alan bir budist tarikat). Uygulayıcı belli doğruluk kriterlerine göre oturur ama bu sadece dile kolaydır. Oturup içe dönmek zor iştir. Gözlerini kapayan gerçekten de içe mi dönmüştür? Batılının “meditasyon” dediği türde bir şey olmakta mıdır? Yoksa bunda bir başarısızlık söz konusu olabilir mi? Oturan kişi sinek vızıltısına sinir olup bir süre sonra canı sıkılır mı? Uykusu gelir mi? Başı ağrır mı? Çaresiz beklerken hayallere dalar mı? Çoğu kişinin belirsiz bir hedefe ulaşmak için kendini zorladığını görüyoruz. Bunlar meditasyon mudur? Batılı ne kastetmektedir? Doğulu ne yapmaktadır?

Meditasyon denilince “Hangisi?” diye sorup bir tanesini de kitap dolusu anlatmak mümkün. Bu satırları yazan durup düşününce kabaca 10 tanesini ismiyle sayar size. Biraz araştırmış kişi ise çok geçmeden 50 sayısını görüp “Artık durayım, kitap yetmez” diyebilir.

Aslında bir bakıma bu yazı amacına şimdiden ulaşmış durumda. Hem de hiç bir meditasyonun özelliklerini anlatmadan! Bazen uyanış böyle olur. Yanılmamakla! Bir uçurumun kenarında durarsınız ama düşmezsiniz de. Uçurumun farkına varıp aşağıdaki vadiye bakar, hedefe daha temkinli adımlarla ilerlersiniz.

Yine de yazının başlığının cazibesine kapılıp buraya kadar sabretmiş okura kıyamayız. Onun hevesini ve güvenini boşa çıkaramayız. Küçük bir ödülü hak ediyor o.

Meditasyonun pratik bir tarifi: 

Pratik kelimesini bizdeki “kolay”, “kullanışlı” anlamlarında değil, “uygulamaya endeksli” anlamında kullanıyoruz. Meditasyon adını vereceğimiz bir etkinliği, hizmet ettiği amaca ve buna nasıl ulaştığına göre ele alacağız.

Mağara adamının gece oturup gözlerini ateşin dansına dikmesi ya da çimenlere uzanıp gökyüzünü seyretmesi ilk meditasyon olabilir mi? Belki. Ama öncelikle O’nun ruhunun bizimkiyle aynı olmadığını anlamalıyız. Bedeni gibi ruhsallığı da bir ilkellik taşıyordu. Bizim karmaşıklığımız şüphesiz onda yoktu. Anlamadığı olayları kabullenebilmek için bulacağı çözümler onu koruyacaktı. Duygusal olarak halden hale geçiyor, bunu kabulleniyor, belki de Modernlerin meditasyonda aradığı bir varoluşta yaşıyordu ilkel insan.

Ancak modern insan cinlerin, ata ruhlarının, hayaletlerin var olmadığını öğrendiğinden ya da varsaydığından bu yana ruhsallığındaki çalkantılara hastalık isimleri vermeye başladı. Nevroz, Psikoz, Histeri… Stres…

Bu bilgi ışığında eskilerin bizimle aynı olmadıklarını ve bizim aradığımız meditasyonu arayamayacaklarını kabul etmeliyiz. Biz bugün modern dünyanın sorunlarına modern dünyanın icadı bir yöntem arıyoruz. Mümkünse reçeteli ilaç gibi işleyecek, bilimsellik iddiasındaki bir uygarlıkta sihirli değnek etkisine sahip olacak bir yöntem. 

İşte tam da bu durumda sıkışıp kalmış müşterinin imdadına TM (Transandantal Meditasyon) gibi yöntemler yetiştiler. Bütün bu modern meditasyonların kolay olmak, zaman almamak, garantili sonuç, herkes için işe yaramak gibi özellik ve vaatleri dikkat çekicidir. Nirvana’ya varmış Buddha’nın neden bir ağacın altında yedi hafta boyunca ölümüne inzivaya (meditasyon?) çekildiğini merak ediyoruz. Tabi modern meditasyon tasarlayıcıları “Ne yani sizin yedi haftanız var mı? Yatın kalkın bize dua edin ki artık buna gerek yok. Metroda otobüste aydınlanabilirsiniz” yanıtını vereceklerdir. Yöntemlerinin patentli ve telifli olduğunu söylersek bunu şaka sanmayasınız.

Meditasyon da diğer kişisel gelişim kavramları gibi bir kaportadır. Kaportayı açınca altında nice beklenmedik unsur bulursunuz. Meraklı olup bu kapağı açarsanız uyanır, açmazsanız kandırılırsınız. Meditasyona neden ihtiyacınız olduğunu kendinize sormakla başlayın. Merak? Bir zihin çalkantısı? Stres? Dayanılmaz bir ağrı? Odaklanma sorunu? vb…

Sonra bu sorunların çözümlerini bilip bilmediğinizi, bunları neden denemediğinizi kendinize sorun. Kendini tanıma yolunda çok önemli bir adım atmış olursunuz. Üstelik bu, fransızca meditasyon kelimesinin anlamına çok da uygun bir çalışma olur. Tefekkür, antik çağdan beri filozofların ibadeti gibi olmuştur. İnsana bahşedilmiş akıl yürütme yetisinin tam kapasite kullanılması çok da heyecan vericidir. Böylesi bir özgür düşünce çalışması size ağrınızı, stresinizi ve diğer sorunlarınızı da anlık olarak unutturacak ve üstüne üstlük sizi dönüştürerek çözümler bulmanızı kolaylaştıracaktır. Böyle bir çalışma dışarıdan bakıldığında bedenen durağan görünse de aslında çok etkindir. Bu tip fikir yürütmelerin ustalarından Buddha’yı, Lao Tseu’yü, Marcus Aurelius’u sayabiliriz.

Yine de, bugün “meditasyon” kelimesinin şemsiyesi altında toplanmış bazı çalışmaları (meditasyonları!) sayalım:

Bazılarında oturur, solunumu düzenler, dinginleşir, düşünceleri akışına bırakırsınız.

Kiminde “ben şu değilim, ama bu da değilim” gibi bir kimlik ayıklamasıyla öze varmaya çalışırsınız.

Bazısı bir kelimenin (mantra) tekrarını kullanır. Bu kelime sizin Ayurvedik burcunuza göre seçilmiş olabilir.

Vipassana gibi inzivalarda günlerce konuşmamak vardır.

Kimi meditasyon adı altında sadece dua eder. Evren’e emirler yağdırır.

Bir başka meditasyonda bir mumun alevine odaklanırsınız.

Mevleviler semâya dururlar. Burada aşkın bir ruh hali aranır. Vecd ve Vahdet peşindeyizdir.

Bazı gruplarda meditasyon bir sorunu etraflıca düşünmek, kafada farklı açılardan evirip çevirmektir. Buna “tefekkür” diyesimiz var.

Kimi için meditasyon kafayı boşaltmaktır.

Şaman davulunun ritmine kapılmak da bu türdendir.

Dünyanın başka bir ucundaysa astral boyutta bir alan yaratıp bu dünyayı etkilemek için el ele tutuşup odaklanmaya çalışırlar. Tabi bunlar Budist meditasyonların tam da “hata” dediği şeyi yapmaktadırlar. Zihnin oyunlarına, hayallerine kapılmışlardır.

Saint Ignas de Loyola adlı keşişin zihin çalışmaları da hıristiyan meditasyonların en özgünlerindendir.

Say say bitmez.

Belki de elinize kalem alıp kafanızı kağıda dökmek de bir meditasyondur.

Modern dünya “Occupational Therapy”yi de bize sundu. Yani hobiyle terapi.

Müzik dinlemekle de olur bu iş.

Dünyanın tüm kültürlerine bir durulma, kendine dönme, bir içe bakış ihtiyacı bulmaktayız.

Japon Zen ustalarından bazıları en iyi meditasyonu kurbağanın yaptığını söylerler! 

Bu yazı biraz genel kültür verdi size. Bir de, tek olan meditasyonu bildiğini ve size öğreteceğini söyleyenlerin foyasını meydana çıkardı. Şimdi belki kendi meditasyonunuzu bulabilirsiniz. Belki de zaten bir meditasyonunuz vardır sizin. Çoğu meditasyonu “zihin tekniği” olarak niteleyebiliriz. Ancak bunlar bazen sizi sakinleştireceğine baş ağrısı ve kötü his yaratabilir. Belki de buna ihtiyacınız olmayacak şekilde yaşamınızda bazı ayarlamalar yapmaya karar verirsiniz? Başı ağrıdıkça ilaç almaktan bıkmış bir insan misali, sorunun kaynağına inip kökten çözmeye de çalışabilirsiniz. Aksi durumda meditasyon bir koltuk değneğine dönüşecektir. Koltuk değneği bir bağımlılık olursa bir daha onsuz yürüyemezsiniz. Modern insan da eliyle yarattığı sorunları çözüp yaşam şartlarını düzeltmedikçe, kendini yaşamında sorumlu görmedikçe meditasyonların hiç biri ona yetmeyecek.

Ama hangi tür olursa olsun meditasyonlara duyulan ilgi, kişide bir içe bakış yaratması açısından önemli ve faydalı olacaktır. İlk heyecanınız büyük olabilir ama görgüsüzlük yapmayın. Bu faydayı alın ve hayata dönüp yürüyün.

S.K. Ağustos 2020

Yorum bırakın

error: Content is protected !!