İngiltere’nin Galler bölgesindeki Bangor Üniversitesi’nin MR (Manyetik Rezonans) servisindeyiz. Hastamız kendinden önceki pekçokları gibi MR cihazından yüzünde pırıl pırıl bir ifadeyle çıkıyor. Bölüm şefi David Linden şunları söylüyor : “Kendi beynini etkileyebilmek ve bunun yararlı etkilerini hemen görmek büyük bir tatmin sunuyor” Burada scanner, hastalık bulgularını tespit etmekte kullanılan bir cihaz olarak kullanılmıyor. Aksine çok tanınmış bir rahatsızlığın tedavisine yarıyor : Depresyonun!
Hayatı zehir eden bu rahatsızlığın hakkından gelmek için birer saatlik dört seans yeterli oluyor. Bir hasta MR cihazının tünelinde neler yaşıyor? Hasta kendi beyninin bir ekrana eşzamanlı olarak yansıtılmış faaliyetlerine konsantre olmaya teşvik ediliyor. “Kendimize hedef olarak Amigdala denilen ve pozitif duygularla hareketlenen bir beyin bölgesini seçtik. Depresif bireylerde bu bölge çok az hareketlenir” diye açıklıyor David Linden. Hastanın karşısındaki ekran mavi renkte kalırsa çalışma başarısız demektir. Bunun yerine sarıya ya da en iyi durumda kırmızıya dönmüşse başarıya ulaşılmış oluyor. En sıcak renklere ulaşmak için kendi düşüncelerini yönlendirmek hastanın sorumluluğu. Biraz antremanla hepsi bunu başarabiliyor. Sonra mı? Hepsi bu. Anında rahatlama gerçekleşiyor.
Sonuçları görenlerin ağzı açık kalıyor ve daha fazla bilgi istiyorlar. Tıp literatürünü tarayıp en ünlü uzmanları sorguya çektikten, bu tekniklerin başarıyla uygulandığı merkezleri ziyaret ettikten sonra elimizde sağlam kanıtlarla şunu söykeyebiliyoruz : Evet, sadece düşünce çalışmasıyla iyileşmek mümkün. Sadece depresyondan da değil üstelik. Düşünce gücüyle, vücudun savunma sistemi olan bağışıklık sistemini güçlendirmek, Epilepsi (sara) krizlerini susturmak, her türlü ağrıyı dindirmek ya da Parkinsonlularda hareketliliği arttırmak mümkün. Descartes’ in hoşuna gitse de, gitmese de, beden ve zihnin bize söyleyeceği daha çok şey var.
Düşünceyle iyileşmek
Nörolojik bilimlerle uğraşanlar artık zihnin bedeni iyileştirebildiğine ilişkin kanıtlara sahipler. Meditasyon, Neurofeedback (sinirsel geri iletim) ya da plasebo (boş ilaç deneyleri ve etkileri) gibi çalışmaların depresyon ya da Parkinson gibi hastalıklar üzerindeki iyileştirici etkileri deneylerle tespit edilmiş durumda. Üstelik bu çalışmalar hastanelerde de karşımıza çıkmaya başlıyor. Yeni bir tıp doğmakta. Hangi tıp mı? Bu ayki dosyamız bunu aktarmayı amaçlıyor.
Meditasyon : Dikkatini yönetme gücü
Dalaï Lama ve öğrencileri bazı araştırmalara bizzat katılmış olsalar da, meditasyon, budist gelenekten bağımsız olarak da uygulanabilir. Meditasyon kelimesi çok çeşitli zihin egzersizini tanımlamakta kullanılır. Ancak bugün, “tam bilinçlilik” denilen bir çeşit meditasyon araştırmacıların ve doktorların dikkatini özellikle kendine çekmekte. Günlük antreman gerektiren bu uygulama, dikkat sahamızı giderek genişletmeye dayalı olup, bulunduğumuz anın ve algıladıklarımızın tamamen farkında olmamızı amaçlar: iç hisler, düşünceler, duyu organlarının algıladıkları, sesler…
Nöroloji araştırmacısı Pierre Rainville meditasyon tekniğini şöyle anlatıyor: “Meditasyonda söz konusu olan olayları farketmek ama yargılamadan ve bağlanmadan. Geçmiş deneyimlere takılmadan ve gelecekla ilgili hesaplar yapmadan…”. Kendisi Kanada Montreal Üniversitesinde meditasyonun anksiyeteyi ve ağrıları azaltma, konsantrasyon kapasitesinin arttırılması gibi etkilerini incelemekte. Strasbourg (Fransa) Tıp Fakültesinde bir Meditasyon ve Nörolojik Bilimler doktora programı bulunuyor. Geçen yıldan bu yana doktor, psikolog ve araştırmacılar, teorik dersler ve rehberli uygulamalarla bu tekniği kullanmayı öğreniyorlar.
Plasebo Etkisi : Kendini bir tedavinin etkili olduğuna ikna etme gücü.
Söz konusu etki, prensipte farkında olmadan deneyimlenen bir olgu. Plasebo Etkisini, “etken molekülü olmayan etkisiz bir maddenin, bir iyi hâl ya da hastada gerçek iyileşme ortaya çıkarması” olarak tanımlayabiliriz. Bir ilacın umulandan daha fazla etki göstermesi de buna katılabilir. Hatta sahte bir cerrahi müdahale bile iyileştirici etki gösterebilmektedir! Daha çok bir ilaca bağlı olarak düşünülen plasebo etkisi herhangi bir ilaç alımında ortaya çıkabilir. Pratikte bu etki, tedavinin kendine has etkilerinden ya da doğal iyileşmeden çok, hasta tarafından bilinçli ya da bilinçsiz olarak tedavinin salt algısına bağlıdır (doktorla ilişki, teşhisin olumlu ya da olumsuz oluşu, önerilen tedavinin algılanan kalitesi…). Plasebo etkisinin ortaya çıkışını öngörmek oldukça güçtür. Bütün bildiğimiz, bunun doktorla etkileşimden tedavi şartlarına kadar pek çok unsurla güçlendirilebileceğidir. Araştırmalar daha sıcak ilişkiler kurabilen hekimlerin bu etkiyi daha kolay elde edebildiklerini göstermekte.
Neuro-Feedback: Doğrudan beyninizi etkileme gücü.
Neuro-Feedback’in başlıca vaadi, normalde varlıklarından haberdar olmadığımız beyin faaliyetlerinin kontrolünü ele almaktır. Bu uygulama, kullanılan teknolojiye göre değişen iki şekile sahip: en yaygın olan elektroansefalogram ile neurofeedback ve daha yeni ve daha az karşımıza çıkan gerçek zamanlı MR’lı neurofeedback.