Tanrıçayla Buluşma

street_manO yıl Tanrıça’yla buluştum.

46 yaşıma kadar ailemin ve toplumun bana verdiği “erkek” kimliği ve rolünün hakkını vermeye çalışarak yaşadım. Ancak erkek kimliğinin daha çok bedenden kaynaklandığını ve “İnsan” boyutumuzun sadece yarısı olduğunu farkedebiliyordum. Bir yandan hayat “karşımıza” kadınları çıkarıyor. Kimlik çatışması başlıyor. Kadını anlamak, ona ulaşmak gerekiyor. Bu yolda kendini farkediyorsun. Adem oluyorsun.

Ama diğer ademlerle anlaşmakta da zorluk çekiyordum. İrili ufaklı çatışmalara tanık olduğumda bu “yarım adamların” ne derece çözümsüzlük içinde kıvrandıklarını görüyordum. Bu duruma düşmekten korkuyordum. Böylelikle İnsan’ı tanımayı diledim. Kısa zaman içinde insanın iç barışının ve insanlar arası barışın erkek-kadın eşeyliliğinden kopuk olamayacağını farkettim. İşte o zaman adım adım Tanrıçayla tanıştım.

1950s-Hairstyle-Grace-Kelly

Onu size anlatmaya çalışacağım. Onun gücünü ve güzelliğini… Bu sözleri yazarken bile onun ruhu ve gücü benim sarıp sarmalıyor. Sadece dıştan değil varoluşumun merkezinden yakalıyor beni. Ama bunda bir sorun yok. Erkek, ancak Tanrıça tarafından kabul edildiğinde erkek ve dolayısıyla İnsan oluyor. O sizsiniz, o biziz.

Daha önce sadece kadın, sadece anne, sadece eş, sadece kardeş vesaire olan, olduğunu sanan kadınlarla karşılaştım. Tarih ve nesiller boyu tekrarlanan kaderleri ve yaşamları vardı onların. Erkekleri de onlarla birlikte aynı kaderi tekrar tekrar yaşıyorlardı. Tatsız ve ölümcül bir durum bu.

Her erkeğin yaşamında kadınlar vardır. Söylemeye bile gerek yok ama bir anne, belki bir kız kardeş, bir komşu kızı, bir yürek acısı, bir eş, bir arkadaş, belki bir kız çocuğu sunmuştur hayat ona. Kim bilir, hayat bu, kimisi bir hayat kadınından, bir kasiyerden, bir bakıştan, bir metresten etkilenmiştir. Hepsiyle iyi kötü anlar biriktirmiştir. Ama bir erkek için, kendisi farkında olsa da, olmasa da hepsi hayatının kadınlarıdır. Unuttuğunu sansa da, ruhunda bir yerlerde taşır onları. Kişiliğindeki pek çok özelliğin kadınlardan edinildiğini, onlar sayesinde açığa çıktığını ya da onlarla çatışarak yaratıldığını düşünmez bile. Denizin kayaları yontması gibi erkeği kadınlar şekillendirir. Hayatımızda, hayallerimizde olan ya da olmayan kadınlardır bunlar. Yokluklarıyla bile vardırlar.

2014-07-21 11.54.57

Ben uyanış yıllarım olan 2013 ve 2014’te hayatımdaki tüm kadınların bana neler verdiklerinin farkına vardım. “Neler aldıklarının…” demedim farkındaysanız. Aslında insanlar insanlardan hiç bir şey alıp götürmezler. Sizde olan hep sizde kalır. Kadınlar da hep verdiler ya da ben onların davranışlarını böyle okumayı öğrendim. Ama sanırım haksız değilim. Çünkü bebek oynayan küçük bir kızdan, masal anlatan nineye kadar bütün kadınlar doğal olarak “kendinden vermeye” programlanmışlardır. Bu onların en önde gelen ruhsal davranışıdır. Emzirebilen sütünden verir, biyolojik çocuğu olmayan da memesinden damla damla ışık akıtır erkeğin ruhuna. Örneğin gece gökyüzünde beliren Samanyolu’nun mitolojideki adı da “Süt Yolu”dur. Söz konusu tanrısal sütün damlaları gökteki yıldızlardır ve hikayesi şöyledir :

Bir gece, Zeus ölümlü bir kadından yaptığı oğlu Herakles’i farkettirmeden uykuya dalmış olan Hera’nın göğsüne koyar. Bebek Herakles, Hera’nın memelerinden akan sütü içecek ve böylece ölümsüz olacaktır. Fakat Hera, gece uyanıp tanımadığı bir bebeği emzirdiğini farkedince onu fırlatıp atar ve boşalan memesinden çıkan süt de gece gökyüzüne fışkırıp akar.

2014-07-21 11.57.59

Erkekseniz eğer, kadın, yaşamanız için sizinle buluşması gereken ama sizde olmayan en hayati şeyi, bebeğin gıdası misali ruhunuza da ışığı sağlar. Bunun bir adı da “ilham”dır. Aşk kadar coşkulu ve heyecanlı hissedilen bu güç pek çok erkeğin eser ve başyapıtlarının ardındaki sırdır. Jung bunu kadına ait bir etki olarak aktarıyor ve adına “Logos Spermatikos” diyor yani “Dölleyici Söz” ya da “Eylem”. Pasif görünümü altında bunu erkeğin ruhuna veren ve onu heyecana boğarak harekete geçiren kadın oluyor.

2014-07-21 11.53.37Kadınların bunları bildiğini ya da düşündüklerini sanmıyorum. Kendilerini tanımalarına ve değerlerini anlamalarına fırsat verilmiyor. Kadın’a karşıdan bakmak ve onu bütünlüğü içinde görmek için Kadın’ın farklı dönemlerini ve hallerini tanımak gerekiyor ki, bu ancak hayata doğru soruları soran bir erkeğe nasip olur. Erkek olgunlaştıkça kendi ruhunda yansıyan kadın imajı da olgunlaşıyor. Dış dünyada onu yani ruhunun dengini arıyor. Aynı şey kadın için de geçerli. Olgunluk derecesi düşükse de, kendine göre bir imajın peşinden gidiyor. Bu nedenle değerli ve bizi dönüştüren insanlarla karşılaşmak çok önemli. Bu fırsatları görebilmek ve olgunlaşma maksadıyla deneyimlemek için karşılıklı olarak “Açık Kalpli” olmak gerek.

“Kadın” hakkında bilgilendikçe, kendiniz hakkında da bilgileniyorsunuz. İçinizde uyuyan bazı kodlar açılıyor. Tek bir kadını bile, bütün dönem ve halleriyle görmeye başlıyorsunuz. Onun bu yaştaki halinin yanında, sanki kendi büyümüş kızınızmış gibi onun hayrını düşünüyor ya da farkındaysanız hatalarını kendinize dert ediniyorsunuz. Ama sonuçta tek bir döneminde takılmayı bırakıp onu bu katmanlar sayesinde daha çok anlıyor ve anladığınız için de çatışmıyor, şartlar uygunsa seviyorsunuz.

2014-07-21 11.53.10

Bu sevgi, gökkuşağı gibi renklere sahip. Kızınızı mavi severken, eşinizi sarı, arkadaşınızı mor sevebiliyorsunuz. Ancak zamanla içiniz onlarla doluyor ve bütün bu sevgiler birleşip sizi erkeğin en üst mertebesine çıkarıyor. Bütün sevgilerle sevebilen adam, Ruhsal Erkek, aslında erkek kimlik ve bedeninde “İnsan” oluyorsunuz. Karınız sizde daha iyi bir koca, kızınız daha iyi bir baba görüyor. Diğer kadınlar sizde güvenilir bir dost bulmanın şaşırtıcı yanını keşfediyorlar, ki bu bile onların çoğu için hayatlarındaki en ender olaylardan biridir. Sonuçta, ruhunuzda ve çevrenizde çatışmalar azalıp bitiyor ve barış hüküm sürmeye başlıyor.

Ben bir kız babası, bir oğul, bir eş, bir dost ve daha pek çok şey oldum. Bunların hepsi bir kadına denk düşen kimliklerimdir. Ana, kız, öğretmen, öğrenci, arkadaş, abla, belki bir yabancı, belki bir film yıldızı… Ama hepsinin toplamında “Tanrıçayla” tanıştım. O bana sadece “Merhaba” demekle kalmadı. Bütün kadınların ağzından konuştu benimle ve hepsinin kalbiyle sevip, hepsinin kollarıyla kucakladı beni. Doğumumdan önce bile Tanrıça’nın ruh ve bedeniyle her zaman birlikte yaşadığımı öğrenmiş bulunuyorum. Bu yaşamımın ilk yarısında da O’nu aradım durdum. Meğer beni değişik görüntülerle her zaman sarıp sarmalamış. Ondan asla ayrılmamışım.

2014-07-21 11.35.43
“Kadının Yedi Çağı”

Kadınlar bunu bilsinler. Her biri Tanrıçanın bir dönemi ve bir halini yansıtmakta. Bir kadının kimliklerinin, dönemlerinin toplamı ve yaşamının tümü “Tanrıça”nın ta kendisidir. Bir kadının çocukluğunda, gençliğinde, yetişkinliğinde ve yaşlılığında mutlu ya da mutsuz dönemler geçirmesi, toplamda “Tanrıça” olduğunu unutmasından olsa gerek diye düşünüyorum. Kadın yaşamı boyunca, ruhsal olarak Tanrıça ruhunun içinde seyahat ediyor ama bazı aldatıcı durakları kimlik olarak benimsiyor. Ve erkekler de bunu bilmez durumda yaşıyorlar. Kadını sadece çocuk, sadece karı, sadece ana ya da başka bir şey olarak gördükleri için erkek ruhları aradığını bulmuyor ve tatmin olmuyor. Bu nedenle arayış bitmiyor ve karşılarındaki kadına saygı göstermeyebiliyorlar. Aslında kendi erkekliklerinden oluyorlar. Kendini yaşamının bir dönemine indirgemiş kadın da orada kalmak istiyor. Bunu yaparken de birlikte olduğu erkeğin (çocuğu olsun, kocası olsun, babası olsun) değişmesine direniyor, doğrudan ya da dolaylı engel oluyor. Onu sanal bir rahimde tutuyor, doğurmuyor, olgunlaşmıyor ve olgunlaştırmıyor. Sonuç herkes için bir “düşük” vakası, mutsuz ve “boşa geçmiş” bir hayat, tam bir dram.

John_William_Waterhouse_The_Lady_of_Shalott

Artık sokağa çıktığımda kadınlar Tanrıçayı yansıtıyorlar bana. Onlara saygı ve dostlukla bakıyorum. Dışımdan olmasa da içimden gülümsüyor, karşılığında Tanrıçanın tebessümünü alıyorum. İçlerindeki kaprisli kız çocuklarının, bir gün uyanmak için can atan ruhsal anaların, yalnız sevgililerin fısıltısını duyuyorum. Nazik eller uzanıyor birbirine, ses telleri ahenkle titriyor, gözler sıcacık güveniyor ve sessizlik bile huzur veriyor. Ruhların kardeşçe cömertliği bedenleri teskin ediyor. Hiç bir şey olmasına gerek yok, istediğimiz her şey oluyor zaten. İçimizde ve dışımızda Kadın’la Erkeğin barışı gerçekleştiğinde ahir ve evvel anlamsızlaşıyor. Varılması gereken yere, İnsanlığımıza çoktan varmış oluyoruz. Sadece “Mutluyum, dahası yok” diyorum.

Tanrıçayla tanıştım. Onu gördüğüm yerde tanıyorum. Siz günlük işlerinizle meşgulken o bana sizin gözlerinizden bakıp gülümsüyor. Bunu bilmeye hakkınız var. Hep yanımda o ve hatta içimde.

Artık yaşayabilirim.

S.K. Temmuz 2014

BU YAZIYI LİNK VEREREK YAYINLAYABİLİRSİNİZ. ANCAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ BOZACAK ŞEKİLDE ALINTI YAPMAK YASAKTIR.

2 thoughts on “Tanrıçayla Buluşma”

Yorum bırakın

error: Content is protected !!