Cam gibidir insan. Göremesek de bazen, oradadır.
Eski evlerde her gün kurulması gereken mekanik saatler vardı. Böyle bir eve misafir olup da salona girdiğimizde, ilk önce zamanın sesine nasıl dayanacağımızı bilemesek de, kalp ritmimizi bozacak denli rahatsızlık veren bu ses dakikalar sonra unutuluverir, duyulmaz olurdu. Beynimiz o çok önemsediğimiz iyi ya da kötü şeyleri kanıksar, alışır ve dikkatini yeniliklere odaklamak üzere, bazı algıları filtreler. Saat sesini, ezanı, eskiciyi, treni duymaz oluruz. Aksi taktirde yaşam bir işkenceye dönüşür ve çekilmez olur.
Aynı şekilde çevremizdeki diğer canlı ve cansız varlıklar da bundan nasiplerini alırlar. Onlara o kadar aşinayızdır ki, onları o denli yakından tanımış ve içselleştirmişizdir ki, onları görmemeye başlarız. Masayı sandalyeyi unutuveririz. Aslında onlara çarpmayız da. İçimizdeki bir şey onları hesaba katarak yaşar. Ancak artık onlar bilinçli farkındalık alanımızdan çıkmışlardır. Yeniye odaklanmak için bu “yok saymalara” muhtacızdır.
Gelin görün ki, masanın, sandalyenin, tiktakların fikrini soran da pek yoktur. Yok sayılmak nasıl bir histir?
En yakınlarımız da bu filtrelemeden nasiplerini alırlar. Onlar çevremizdeki diğer unsurlar gibi, önemli ve vazgeçilmez olsalar da, filtrelenirler. Sırtımızı yasladığımız ya da yan yana yürüdüğümüz insanlarımızı kimi zaman unutuveririz. Tüm önemlerine rağmen gözlerimizi başka yere diktiğimiz içindir ki, şeffaflaşır, cam gibi, orada olsalar da, görünmez hale gelirler.
İşin garibi, bizimle ve yakınımızda olmayan varlıklar ve elbette insanlar ruhsal dünyamızda yakınımızdakilerden daha fazla varlık gösterebilirler. Aynı odayı paylaştıklarımız görünmezken, orada olmayanların hayalleriyle konuşmaya bile başlarız bazen. Kimi varken yoktur, kimi de yokken var.
Diyorum ki, bunun farkedilmesi lazım. Yanımızdakine uzak, uzaktakine yakın muamelesi yapmak, hepimizi somut bir yalnızlığa iter; her iki konumdaki insanlarımıza da haksızlık yapmış oluruz. Hiç şüphesiz, kendimiz de en yakınımızdakiler tarafından yok sayılmak istemeyiz.
Cam gibidir insan. Göremesek de bazen, oradadır. Yok sayarsak kazara kırarız. Kırıklar elimizi kesebilir. Dikkatli olmakta fayda var.
Suavi Kendiroğlu 2014