Eğer öğrenmeyi ve anlamayı bir hayat yolu olarak seçmişseniz sürüden uzaklaşırsınız. Hâlâ o sürünün içinde olabilir ya da alıp başınızı kilometrelerce öteye gidersiniz ama farklısınızdır. Bu şekilde belki sürüden uzaklaşırsınız ama koyunluğunuzdan değil. Sizin için yeni olan şey koyun olduğunuzun farkına varmanızdır. Sürüye dışarıdan, biraz uzaktan baktığınızda artık bundan eminsinizdir. “Ben bir sürünün üyesiyim, biz koyunlar sürü halinde yaşarız”
Bunu yapan koyun sayısı pek azdır. Çünkü doğduğumuz andan itibaren kurtlarla korkutuluruz. Yeter ki koyunluğunuza uyanmamış bir koyun olarak, sağılmaya ve kesilmeye hazır kalın. Oysa emin olun ki güvenliğiniz buna bağlı değildir, çünkü aç kurtlar sürüye de dalarlar. Sizi etkileyen propaganda sistemi onları kandıramamıştır. Nitekim sizi korumakla görevlendirilmiş çoban köpeği de gerektiğinde etinize dişlerini geçirecektir. Sözde sizi koruyanlar kuzularınızı elinizden alırlar. Her sabah uyandığınızda bir tanesi eksilir. İnsana kurtlara verdiğinizden daha çok kurban verirsiniz.
Ben de alıp başımı uzaklara giderim bazen. Tepelere çıkar geride otlayan kardeşlerime bakarım. Biraz düşünmekle ya da okumakla yapıveririm bunu. Bazen farklı bir name, bir lezzet, bir koku ya da bir anı da alıp beni götürür. Uzaklara vardığımda dertlerimi de uzakta bırakmışımdır. Benim derdim sürüm ve koruyucularımdır.
Ve biliyor musunuz: sürüden ayrılanı kurt kapmaz. Yalnız bir koyun garip, şaşırtıcı, tekinsiz bir varlıktır. Kurtların gözü ise sürülerdedir. Yaz kış böylesi daha kolaydır. Kurtların gözünde bir koyun sürüsü sürekli elinizin altındaki buzdolabı gibidir. Acıktıkça akıllarına gelir. Karınları tok iken dönüp de bakmazlar yüzünüze. Oysa koruyucularınız tok iken dahi damak şehveti için hatırlarlar sizi. Bunun için yetiştirildiğinizi öğrendiğinizde uykunuz kaçar, sürüde bir dakika daha duramazsınız. Aile, sürü, aidiyet kavramları tuzla buz olur.
Sanıyor musunuz ki koyunlar tezek kokusunu severler? Çimen kokusunu severim ben. O körpecik çimleri çıtır çıtır ısırdığımda çıkan kokuyu. Sabah, öğle ve akşam değişen tadını severim. Çimleri, itişmeden kakışmadan, huzurla ve kıskanmadan yemeyi severim. Sonsuz çimenliklerde saymadan, yarını düşünmeden yemeyi. Oysa sürüdekilerin o tedirgin huzuru hiç bitmez. Uysallık ve boyun eğmenin adına toplumsal barış demişler. Hepsi de rehin olduklarını unutmak için hırsla ve tadına varmadan koparıp yutuyorlar tezek kokulu otları. Sürü sahibi insanların bir iki koyunun yaşlanmasına kasten izin verdiklerini düşünüyorum. Kesileceğimizi aklımıza getirmeyelim, yaşlanacağımıza inanarak dolanalım diye belki, uyanmayalım diye kim bilir. Ama bu kart koyunların bana benzer hiç bir yanı yok, bunu açıkça görüyorum. Koyunluklarına ihanet halindeler. Teslimiyet ve güvenleri sinir bozuyor. Her tavırlarıyla sürü düzenini savunuyorlar. Sürüden ayrılanı kurt kapar diyorlar. Çoğu kurt görmemiştir. Ben tok kurtlara rastlarım bazen. Uzaktan selamlaşırız.
Tepelerde yalnız olmayı sevdim. Geçmişi düşünmüyorum artık. Sürümü görmüyorum rüyalarımda. Çünkü rüyamdaki tepedeyim. Ara sıra sürüye dönüp koyunluğumun neresinde olduğumu ölçmeye çalışıyorum. Daha katedilecek yolum var. Bir gün yalnız ve özgür koyunlara rastlayacağımı, özgür ve büyüdüğünü göreceğimiz kuzularımız olacağını biliyorum. Kurtlarla korkutulmamış. Kokuları bile farklı olacak. Tezek gibi, av gibi değil çimen kokacaklar. Kurtlar da bundan böyle sıkı duracak. Keçiler gibi özgürüz çünkü. Artık kolay diş geçmez bize. Tadımız kıvamımız değişti. Boğazlarında kalırız. Gitsin başka şey yesinler.
Benzetmede fazla ileri gittik. “Bu yazı koyunlarla ilgili değildir” diyerek bitirelim en iyisi. Fazla koyunlaştırmayalım sizi. Dikkat edin de sizi sürü kapmasın.
S.K. 2016