“Kafamızın içindeki insanlarla, takıntılı fikirlerle tanışma ve gerektiğinde onlardan kurtulma kılavuzu”
Yaşamımızın önemli bir bölümünü, takıntılı fikirlerimizin, beyin enerjimizi çalıp bizi depresyona sürükleyen düşüncelerin, travma izlerinin, kötü anıların esiri olarak yaşarız. Tatsız olaylar yaşadıktan sonra, üzerinden zaman geçse dahi bu olayların aktörlerini kafamızın içinde “görmeye” ve “duymaya” devam ederiz. Onlarla diyaloğa devam eder, hesaplaşır, kavga ederiz. Bizi üzen olayları yeniden yaşarken, daha önce farketmediğimiz detaylar üzerinde durur, olayı başka açıdan ele alırız. Kimi zaman, kafamızın içinde kendimizi de “konuşturur” ve ilk defasında söyleyemediklerimizi söyleyerek rahatlarız. Bu zihin oyununun adını koymayız ve bizi ne denli oyaladığını da gözden kaçırırız. Aşırı durumlarda bir tür “delilik”tir bu.
Aynı şeyi “tatlı” olaylardan sonra da, ancak daha az enerji ve daha az ısrarla yaparız. Sonuçta “kafamızın içindeki sinema aktörlerinin” gerçek dünyadaki karşılıklarının, bizim bu zihin oyunumuzdan haberleri dahi yoktur. Gece yastığa başımızı koyduğumuzda başlayan bu “vıdı vıdı”yı zihnimiz üretir ve dikkat etmezsek takıntılı bir şekilde yaşatır. Sonradan güçlendikleri taktirde beynimiz bu takıntı ve tekrarlardan, sizin haberiniz olmasa da, zevk almaya başlar. Beyin kendi salgılarına bağımlı hale gelmeye yatkındır. Ancak en tehlikelisi de, tekrarlanan düşüncelerin nöron grupları oluşturmaları, maddesel varlık kazanmaları ve “anılar” kadar güçlü bellek kayıtları oluşturmalarıdır.
Siz siz olun, aynı şeyleri tekrar tekrar düşünüyor, aynı senaryoları bile bile yaşıyor, beyninizin içinde sürekli aynı kişilerle kavga ediyorsanız, bunu farkedin ve durumunuzu, kendinize ne yaptığınızı, bu delilik sınırındaki davranışınızı sorgulamaya başlayın.
Zihin içine toz kaçan bir göz gibi davranır.
Zen üstatları zihnimizi göze benzetirler. Eğer gözünüze bir toz kaçarsa, göz kapanır ve hiç bir şey göremez. Siz de tozdan başka bir şeye odaklanamazsınız. Bütün benliğiniz küçülüp bir toz tanesine indirgenmiştir. Dış etkilerin içinizi tamamen işgal etmesine izin verirseniz de olacağı budur: sahneyi sanal aktörlere teslim etmeniz ve sizin yok oluşunuz.
Ancak bu durumun farkına varılması sorunların hallolacağı anlamına gelmez. Rutinleşen düşünceler beyninizde iz bırakır. Bir bakıma, hapishanede yıllarca volta atan mahkumların yerde iz bırakmaları gibi beyninizde yeni düşüncelere göre daha kolay “kullanılabilen” nöronal yollar oluşur. Enerjiniz, yolunu bulmuş su gibi her defasında buradan akmaya meyledecektir. Yaşanılan zihinsel tekrarların sayısı, süresi ve yoğunluğuna göre bu labirentten çıkışınız da uzayacaktır. Bu süreçte beynimizde neler olup bittiğini Mümin Sekman’ın kaleme aldığı “Her şey beyinde başlar” adlı kitabın (Alfa Yayınları) bir bölümünde buluyoruz (sf. 60-61). Sakin olun, her şey yoluna girecek… Ama sakin olun!
Ters çaba ile zihin kontrolünü kaybetmek : Bir şeye takılıp kalmış nöronlar!
Nöronların en ilginç özelliklerinden biri, “ters çaba” kuralına göre çalıştıkları anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, nöronlar onu size çeker, korktuğunuzu başınıza getirirler!
Buna ters çaba kuralı denir. Bataklığa düşmüş birinin, çıkmaya çalıştıkça, kendi çabasıyla dibe gömülmesine benzer. Sevgilisinden ayrıldıktan sonra, unutmaya çalıştıkça unutamayanlar ne demek istediğimi bilir!
Tutkulu bir aşk bitmiş, ayrılık zamanı gelmiştir. Asilce veda edilir. Sezen Aksu şarkıları dinlenir. Kişi tam “ondan sonrasına” odaklanacaktır ki, bir sorun çıkar. Her şey onu hatırlatmaya başlar. Aklın bütün baskılarına rağmen, nöral ağlar eski sevgiliyi unutmamakta/unutturmamakta direnir.
Akıl kendince politikalar uygular, onu karalar. Oysa nöronlar için kötü düşünmek de işe yaramaz. Hatta “düşünmemeye çalışmak” bile işe yaramaz.
Nöronların çalışma yasaları, aklın yasalarına benzemez. Nöron yasalarına göre, düşünmek “canlandırmaktır”. Kişi hakkında iyi ya da kötü düşünmenin önemi yoktur! Canlandırılan düşünce güçlenir. Güçlenen düşünce unutulmaz.
Peki, elimizde ne kalıyor? Zaman ve odak yönetimi.
Sigarayı veya eski sevgiliyi unutmak için yapılması gereken, onları unutmaya kendinizi zorlamadan, düşüncelerinizi bastırmaya çalışmadan, nöronlarınızı oyalayacak başka ilginç alanlara odaklanmak, anıların kayıtlı olduğu nöral ağı kullanmayarak zamanla zayıflayıp sönmesini beklemektir.
Suavi Kendiroğlu 2014