Önceleri, kadınlarla kavgalı olduğumu düşünürdüm.
Sokakta, ailede, her yerde ve şartta yeterince sevemediklerini, hakkımı veremediklerini, “görevlerini” yapamadıklarını, ilgisiz, acımasız, hafızasız ve sonuçta adaletsiz olduklarını sanırdım. “Onlarla olmuyor ama onlarsız da olmuyor” ikileminde kıvranıp durdum. Kadınları seven bir erkek olarak yaratıldığım için kendi durumuma hapsolmuştum. İletişimin imkansızlaştığı, çözülemeyecek bir açmazdı bu. Bu sıkıntılı durumu araştırdım, yaşadım, tanıdım ve sonunda anladım.
Meğerse benim kavgam kadınlarla değil, kadınların içindeki adamlaymış. Kadının içindeki ve kadını rehin alan hemcinsimleymiş bütün anlaşmazlığım.
Psikoloji ve psikiyatri teorilerini sayıp dökmeyeceğim. Ancak kısaca şunu anlatayım : Her insanda karşı cinsin bir yansıması, bir modeli var. Her erkekte bir kadın modeli var. Bunun kaynağı kısmen genetik, anne kromozomu vesaire, kısmen de doğum sonrası anneden, çevreden geçen bilgiler. Erkekte de bunun simetriği bir durum var. Kadın, içindeki erkek imajını dışarıda görünce tanıyor ve o kişiye ilgi duyuyor. Erkek de, içindeki bilgiyle, bir çok kadın dururken birine ilgi duyuveriyor. Yaşam boyunca da, insan değişik evrelerden geçip olgunlaşıyorsa eğer, içindeki bu “karşı cins yansıması” da olgunlaşıyor. Çocukluk aşkını sonradan beğenmez oluyorsun. Otuz yaşında seçtiğin eş, altmışında sana belki bir şey ifade etmiyor, yabancı geliyor.
Bu yansıma kimi zaman hasarlı olabiliyor. Örneğin anne çocuğa şefkat ve sabırla yaklaşmışsa o çocuk dengeli ve tatmin bulmuş bir yetişkin oluyor. Durum bunun aksi ise, anneden masallardaki Cadı çıkıyor ortaya. Meraklısı için söyleyelim : Jung literatüründeki “Terrible Mother” arketipidir bu. En ufak gerginlikte suratı yamulur, gözleri yuvalarından fırlar, sesi yükselir. O an kadın falan değildir aslında. Masallar boşuna bizi uyarmıyor. Bunun çocuğu da özgüvensiz, hastalık hastası, büyüdüğünde karşı cinsle samimi ilişki kuramayan biridir. Cinsel hayatı da buna göre sorunlu olabilir. Sorunlu bir insan olmuş, tam “erkek” olamamıştır. Annenin dolaylı ya da dolaysız şiddetini öğrenmiş, bunu kimliğine dahil etmiştir. Çocuk kız ise, büyüdüğünde bedenen doğurup anne olur, ama doğurduğuyla ömür boyu kavga eder.
Kadın için de aynısı geçerli. İçindeki “erkek” imajı, nesillerdir “Cadı”ların büyüttüğü kendi babalarından gelir (tekrara gerek yok, bu kısırdöngü-adamlarının özelliklerini az önce okudunuz). O yüzden daha çocukluktan itibaren gider ve dışarıda onun gibi sert-erkek ya da “görüntüde erkek” insanları bulur, çünkü model yanlış da olsa, baba babadır, caziptir. Tuzak burada. Bu kadın içindeki adamın rehin aldığı bir esirdir artık.
Size cadıdan nasıl hasta adam çıkar, hasta adam kadını nasıl cadılaştırır onu anlattım.
Ben erkeğim. Şanslıydım, çünkü çocukken kendi halimdeydim, ele geçirilmedim. Sonradan kadınla çatıştıysam, oyunu mevcut manipülasyon kurallarına göre oynamadıysam, onlarda karşıma çıkan “adamlar” yüzündendir, daha doğrusu bu sayededir. Kadın, kısmen ya da tamamen, içindeki “yanlış-adam”ın eline geçmişse, potansiyelindeki kadın olamayacak, kimi zaman “Yanlış-Kadın” olacak, erkek seçerken de yanlış tercih yapacaktır, çoluğuna çocuğuna kötü davranabilecek, ikilemli, tutarsız, hep öfkeli, nevrotik, tatminsiz ve kızgın yaşayacaktır.
Bunlar olmasaydı kadın nasıl bir kadın olurdu? Erkek nasıl bir erkek olurdu?
Mevcut modeller nesillerdir çarpılmış olduğu için, din, estetik, kozmetik, toplum yapısı, ve daha ne varsa çarpılmış durumdadır. Her şey ters dönmüştür. Negatif modeller övülmüş ve onlara “Pozitif” etiket yapıştırılmıştır. Bu doğru olsaydı, insanlar mutlu olurdu, savaşmazlardı ve sevişmeleri bile kavgaya benzemezdi. Hiç porno izlediniz mi? Resmen cinayet! Sanki biri birini öldürüyor. Senaryoda o noktaya nasıl gelindiği de belli değil. Saçma. Ama genç ve yaşlı dimağlara tek model olarak giriyor bu “senaryolar”, bu saçma davranış modelleri! İşin aslı, normali, şiddetsizi nedir, yok olmuş gitmiş. Sonuçta “yanlış-adamların” elinde, sözlü ya da fiziki kavga da, siyaset de aslında çarpıtılmış birer cinsel eylem türü. İçinde tatmin var çünkü. Of! Hem de nasıl var…
Oğlan tarafıyım ya, kadına değinmek istedim önce. Kadın, kadın olabilseydi, kadınsı özellikleriyle varolabilir, zorluk derecesi ne olursa olsun tüm sorunlarını kadınca duygu, düşünüş ve davranışla çözebilirdi. Merakınız arttı değil mi? Nasıl kadın olunur? Nedir kadınca düşünmek, davranmak, varolmak.
Bunları yazmayacağım. Okumanın faydası olmaz.Korteksiniz oyalanır o kadar. Size ev ödevi. Siz okurum, kadınsanız eğer, yukarıdakileri göz önünde tutarak içinize bakın, nelerin uzun zamandır bastırıldığını, içinizdeki adamın size yaptırdıklarını, yaptığı işkenceleri, size kendi kimliğini kabul ettirmek için sizi nasıl kandırdığını görmeye çalışın. Yaşamınızdaki kriz senaryolarını ve kendi tavırlarınızı gözden geçirin. Yanıtı bulacaksınız. Belki de bunları görür görmez özgür kalacaksınız. İçinizdeki esir alınmış gerçek siz uyanmayı bekliyor. Ancak gerçek kadın, sizdeki sahte kadınla (ya da adamla) kavgalı…
Son söz de, (bal tutan parmağını yalarmış) izninizle bana ait olsun. Meğer kadınla değil, içindeki adamla kavgalıymışım. Dayatmacı, konuştuğunuzu dinlemeyen, haklı da olsa doğrularını kafanıza zorla sokmaya çalışan, esnemez bir kişilikle ancak çatışılır. Kadın ve erkeğin kavgası aslında iki adamın kavgasıdır. Bunun zıttı bir kişilik profili, bir önceki paragraftaki çalışmayı yaptıysanız karşınıza çıkmış olmalı. Akıllı, verileri sakince toplayan, sabırla değerlendiren, gerektiği kadar esnek olmanın faydalarını tecrübeyle anlamış, sonuç alan, bu sayede de asabileşmeyen, dingin…
Çok şey var söyleyecek ama o da başka yazıya…
Suavi Kendiroğlu 2014
Referans vermek şartıyla bu yazıyı olduğu gibi ve bütünlüğünü bozmadan kopyalayabilirsiniz. Aksi durumda Telif Hakları ve Fikir Eserleri kanununa muhalefetten aramız açılır.
Geri bildirim: Kadınların içindeki sahte adamlar | gulperi1961