Doğmamış kızıma mektup…

Merhaba,

Henüz bir adın bile yok. Oysa bir gün bile değil, bir kaç saat sonra doğacaksın. Pek çok şeyden haberin yok henüz. Ne zaman doğacağını biz biliyoruz. Sen bilmiyorsun. Bir adın bile yok henüz. Bu konuda annenle ben pek bir rahatız. Kimse isimsiz kalmaz hayatta. En uygun isim gelip seni bulacak her nasılsa ve insanlar seni o isimden ayrı düşünemeyecekler bile. Ama senin doğumuna çeyrek kala ben bile o ismi bilmiyorum.

Pek çok şeyi bilmiyorsun. Nasıl bir dünyaya doğacağını mesela. Ama biz biliyoruz. Hem iyi, hem kötü bir dünya bu. Anlatmakla olmaz. Yaşayıp göreceksin. Ama dekorun nasıl olacağından da önemlisi bu dünyada senin kim olacağındır.

Kimlik zamanla şekillenecek. Ancak bu kimliğin ardında seni yönetecek bir şeyler de var. Bunları sana ne eğitim sistemi anlatacak, ne de bu bilgilere ihtiyacın olduğunda ulaşabileceksin.

Örneğin şu anda annenin rahmindeyken dahi, senin minicik bir rahmin var. Kaderinin bir bölümünü bu belirleyecek. Daha şimdiden yetişkin bir kadındaki gibi iki yumurtalığın ve içlerinde toplam dört yüz yumurtan var. Bunu çoğu insan bilmez. Bu dört yüz yumurtayı, her ay bir tane olmak üzere, yılın on iki ayına bölersek elde ettiğimiz sayıyı senin ilk adet görme yaşına eklediğimizde, menapoza gireceğin yaşı, hatta yılı buluruz. Bunların şimdiden belli olması ne garip değil mi? Oysa bir çok olay ve alacağın karar bunlara göre şekillenecek.

Huylarına gelirsek, uzak ve yakın atalarından aktarılmış bir kalıtım ve biyokimya gereği, düşünce hızın, bazı tiklerin ve takıntıların, yatkınlıkların bile sana miras kalacak.

Sadece sen değil tüm kadınlar ve erkekler de ta doğum öncesinde belirlenmiş ve en derinlerindeki bir şeyler tarafından yönetiliyorlar. Elinde olmadan aşık olacaksın. Nedenini bilmediğin bir şekilde bir delikanlı seni çekecek. Düşüncelerin rehberliği sana yetmeyecek. Hatalar da yapacaksın. Hem de hata yaptığını bile bile yaşayacaksın bunları. Çünkü yaşam seni bir eldiven gibi giymiş ve senin üzerinden varolmaya çalışıyor olacak.

İnsanlar bunları bilmedikleri için tekrar tekrar ve nesiller boyu aynı şeyleri yaşarlar. Yaşamlarımız ve kimliklerimiz üzerinden dünya kendini tekrarlar durur. Arada sırada biri ya da birileri bu tekrarlardan sıyrılıp özgün bir hayat yaşar. Bu yaşam denilen macerada uğradıkları değişiklikler ve kazanımlar onların DNA’sına kaydedilir ve çocuklarına aktarılır. İyilik dediğimiz karmaşık davranış ve duygu da bunlardan biridir. Kötü huylar da bundan nasibini alır.

İşte bunları bilirsen o kötü huyların tekrardoğumundan kurtulursun. Yaşamın senden öncekilerin tekrarı olmaktan çıkar ve başkalarına garip gelecek özgün bir hayat yaşarsın.

İşte böyle sevgili kızım. Sen anladın beni…

Son sözüm de şu : Umarım dünyaya yenilmez, özünü unutmazsın. Umarım seni buraya yollayan Tanrı seni hep çok sever. Bu hatırayı, kelimelerin ve hurafelerin de ötesinde canlı tutabilmen için elimden geldiğince yanında olmaya çalışacağım.

Bir kaç saat sonra görüşmek üzere,

Baban.

(Suavi Kendiroğlu, Aralık 2014)

Yorum bırakın

error: Content is protected !!