Sevginin Şartları

sevgi08

Sevginin Şartları dediğimiz şey sevgiyi şartlara bağlamak değil elbet. Buradaki bahis, sevginin “gerçek olması” ya da sadece “olması” için gerekenler.

Aslında bunu matematik aksiyomlar (temel kurallar) gibi anlatmak da imkansız ve pek doğru görünmüyor. Hitap etmek istediğimiz şey okuyucunun korteksi ya da analitik aklı değil. Çünkü zamanla, sevgi dediğimiz şeyin bir düşünce değil, hatta duygu da değil, sevginin “kanımız” olduğunu fark ederiz. “Kaportayı” açıp bakarsak sevgi kelimesinin içi başka şeylerle dolu ve duygu dediğimiz şeyler ise çoğunlukla dış dünyanın hareketlendirdiği hayvandan miras güdüler. Sevgiyi kafamda evirip çevirmek ve sorgulamak başımı ağrıtabilir. Sevgiye varmanın ya da varamamanın etkileri de duyguları yaratabilir. Bunları konuşabilir, dışarıdan bakabiliriz. Ama sevgi damarlarda dolaşmaya başlamışsa, “Aşk” olmuşsa iş değişir.

Sevgi kanımız olup damarlarımızda dolaşmaya başladığında artık ondan kurtulamayız. Ölümcül, daha doğrusu yaşamsal bir hale gelir bu iş.

sevgi11

Sevgi, yerinde durmayan, akan bir şey. Tükenmiyor da. İnsanlar gelip gidiyor dünyaya, ama sevgi hep sahnede. Biz tükeniyoruz aslında. Sevgi sandığımız şeyler tüketiyor bizi. Daha doğrusu (o masum şeyleri suçlamayalım ama) onları sevginin yerine koymak, onlarla yetinip oyalanmak, gelişmemek tüketiyor insanı.

sevgi10Sevginin yerine konulan eylemler (örneğin bedensel cinsellik) bir mektup gibi. Bir şekli, dışı, zarfı var. Bir de içi, mesajı. Dış hep aynı. Ama iç var ya da yok umurumuzda bile değil. Boş bir zarfa, anlamsız bir şeye “mektup” diyoruz. Sevgiye zarf olabilecek eylemler de bu derece boş olabiliyorlar.

İçinde sevgi olmayan eylemleri fark etmek ya da mümkünse onları sevgiyle buluşturmaya çalışmak gerek. Aksi, “sahteyle iştigal” sayıldığından, bunun farkındaysak o eylem içimizi acıtıyor. Kendimizi aldattığımızı, ruhen bir çiçek gibi solduğumuzu biliyoruz çünkü. İnsan ancak kendine ihanet edebilir. Varoluş yolculuğuna ters düşerse bu gerçek ihanettir.

Demek ki bazı boş zarfların içine güzel mesajlar koymamız lazım. Ki bu kağıt parçaları “Gerçek Mektup” olsunlar. Mektup sadece edimlerimizi temsil etmiyor. Mektup bizzat “Ben”i anlatıyor. Boş bir zarf olmaktan anlamlı bir mektup olmaya geçmeye çalışıyoruz.

sevgi04

Bunun için de sahteleri, öğrenilmiş ya da dayatılmış modelleri tespit etmek lazım. Örneğin libido. Erkekteki libido organik olarak devamlı kendini şarj eden bir dinamo gibi çalışır. Bu da duyguları ve düşünceleri bir süreliğine ele geçirir. Özgürmüş gibi görünen çoğu edim bu gizli el tarafından yönetilir. Gelin yakından bakalım :

Erkek sevgi eylemi de olma potansiyelindeki bir “zarf eyleme” sahip. Ama bu sefer içinde mesaj (sevgi) olmasa da faaliyet var. Hayvani doğamız gereği bu mükemmelen işliyor. Erkek bütün söylediklerine ve düşündüklerine rağmen kısa vadeli planlar yapıyor. Kadın ise bu kısa vadeli güdünün pençesinde değil. O bir mektupla karşı karşıya olduğunu sanıyor. Kadın da kendi libido ve yaşam programı gereği hareket etse de kısa değil uzun vadeli döngülere sahip. Kadının yaşam planı daha az hayvansal ve bu plana düşünceyi de dahil edebilecek zamana sahip. Hayal kuruyor, duygu ve romantizm kısaca Annelik güdüsü geliştiriyor. Kafasında aile kuruyor. Mutluluğu erkeğinki gibi anlık değil. Bu erkek-kadın iletişimsizliğinin doğurduğu sorunları biliyoruz. Erkek istese de, istemese de kadını manipüle ediyor, kadının güzel hayaller kurduğunu bile bile onu anlık olarak kandırıyor. Çünkü içinde olduğu duruma kıyasla kendini kandırıyor. Hesabı kısa vadeli. Vadeler uyumsuz. Bu “ayrı dünyalarda oluş” yüzünden erkek “kandırıldığını” bile düşünebiliyor.

Bu örnek, sevginin akmasına engel olan durumlardan sadece biri.

Oysa!

Oysa…

Zarflara güzel mektuplar yazıp koysak nelerin değişeceğini düşünebiliyor musunuz?

sevgi09

Arkadaşlıklar, merhabalar, serzenişler, gülüşler, sevişmeler ve hatta anlaşmazlıklarımız güzel bir mesajla, sevgiyle doldurulsalar neler değişirdi yeryüzünde?

Üstelik bu edimler (cinsellik örneğindeki sürekli tazelenen, doğan güneşten, kokulardan, gıdalardan beslenen müthiş güç libido gibi) kendilerine doğru muhataplar seçseler, kısa vadeliliği terk edip, daha arınmış saf kaynaklara ya da hedeflere yönelseler Sevgi de sürekli akar. Biz de sahtelerle tükenmez, sahteleşmeyiz.

sevgi03Ne yazık ki, “Sevgisiz Sistemler” çözümü, varoluşun en güzel eylemlerini, erilin ve dişilin muhabbetini, sevgi sözcüklerini, gönül birliğini barışını lanetleyip yasaklamakta buldular. Sonuçta insan zarfındaki hayvanlarla dolu bir dünyadayız. Çoğumuz hayvana dönemeyiz ama insana giden yarı yolda takılıp kalmış durumdayız. 

Bunları yaşayarak öğreniriz. Kolay değildir değişmek elbet ama sonunda sevgimiz sınanır ve saf olur. Artık edimlerimizi bu bitmez tükenmez gıdayla besleriz. Kendimize yalan söylemez, kendimize ihanet etmeyiz. Başkalarına karşı da dürüst olma noktasına varırız.

İki yanı uçurum, bıçak sırtında bir yol bu. Temelde ilgi, ihtiyaç ve sevgimizin yöneldiği varlıkları kurban etmemek, kandırmamak, manipüle etmemekten geçiyor bunun yolu. Onları sevgisiz eylemlerle, sahtelerle oyalamamaktan geçiyor. Çünkü bu yaparken verdiğimiz ilk kurban farkında olmadan kendimiz oluyoruz. Uzun vadeyi kısasına, çıkarsızlığı da kısa vadeye yeğlemek fedakarlığında bulunabilmek gerek. Bunun tek rehberi de Tanrı’nın nefesi, hammaddemiz olan “Sevgi”. 

Sevgi kendimizden başka kurban vermemeyi gerektirir ve bu başarıldığında ödülü de sevginin ta kendisidir.

sevgi02

Hayvanlar güzel mektuplardır. İç ve dış uyumludur. Sosyalleşir ve aile de kurarlar. Fakat insana ne kalıyor? Hayvan’dan İnsan’a gerçek sevgiyle evrileceğiz. İnsan zarfındaki hayvanlardan da böyle korunacağız. Beşere ait kötülükten iyiliğe, gerçek doğamıza böyle geçeceğiz. Böylece doğamızdan haz alacağız ve haz iyi ya da kötü olmaktan da, amaç olmaktan da kurtulacak. Kendi kaynaklarımıza varacağımızdan bu varoluş şekli, kendini bilip sevgi olmak, haz ve mutluluk verecek.

sevgi07

Kaleme alan : Suavi Kendiroğlu, Mayıs 2015

Bu yazıyı bütünlüğünü bozacak şekilde ve/veya izinsiz olarak kopyalamak yasaktır. Aksi taktirde Telif Hakları ve Fikir Eserleri Kanunu’na muhalefetten aramız bozulur… 

Yorum bırakın

error: Content is protected !!