Almak, vermek ve iyilik üzerine

desolate-wasteland-dry-soil-wideGök istediği kadar gürüldesin, bulutlar damla damla yeryüzüne inip de toprakla buluşmadıkça yağmur gerçekleşmez. Gözden kaçsa da, yağmur göğün olduğu kadar yerin de işidir. Bir taraf almaya, ağırlamaya hazır ve gönüllü değilse, “Susadım, yağ artık!” demedikçe, elindekini vermek, yağmur olup yağmak ne mümkün.

Geçen gün 19 Mayıs yürüyüşleri nedeniyle yollar kapatılmıştı. İstemeden ve plansızlıkla, kendimi özel aracımla trafikte sıkışmış buldum. Azıcık bir yolu 45 dakikada kat edeceğimi bilseydim elbet aracımı almazdım. Durduğum yerden kaldırımda taksi durdurmaya çalışan bir grup insan fark ettim. Yaşlı bir kadın ve onun koluna girmiş çocukları. Daha sonra bunlardan erkek olanın torunu olduğunu öğrenecektim. Hava boğucuydu ve durmuş trafikte taksi falan geleceği de yoktu. Hiç zaman kaybetmeden camımı indirdim ve benden hiç bir talebi olmamış bu insanlara “Dilerseniz sizi gittiğim yere kadar götürebilirim. Trafik ilerlemiyor ama Kurtuluş’a kadar gelebilirsiniz. Taksi gelmez bu sıkışıklıkta” sözleri dudaklarımdan döküldü. İlk şaşkınlıklarını atıp sözlerimin içerdiği gerçeğe teslim oldular ve teklifimi kabul ettiler. Kadının şimdiden takati kalmamıştı. Şehirlerimizi yönetmesi gerekenler kafasızlar hasta, yaşlı ve hamilelerin dinlenebilecekleri bankları kaldırıp atmışlar, yanındaki çocukları da çaresizdi.

Yaşlı hanım bir ermeni vatandaşımızdı. Çocuklarından kendisini mezarlık ziyaretine götürmelerini istemiş ve çok yorulmuştu. Yürüyecek takati yoktu. Adım adım bile ilerlemeyen 45 dakikalık yol boyunca sohbet ettik. Onlar da bana yol arkadaşı oldular. Benim gibi insanlar kalmış mı vs ile başlayan teşekkürler ettiler. Mahcup bir şekilde “Elbette kaldı ama siz de almayı bildiniz. Siz almasaydınız ben ne verebilirdim ki? Sanırım birbirimizi gözümüzden tanıdık. Ben de size teşekkür ederim” dedim.

Ama bu kibar hanımefendinin, yaşlı kadıncağızın bana, çocuğu yaşında adama ettiği hayır dualarını size anlatmam. Tüylerim hâlâ diken diken. Yol bitip de evlerinin olduğu sokağın köşesinde indiklerinde çocuklarına “Ben annenizi çok sevdim, izin verirseniz biraz daha gezdirmek isterim” şeklinde bir veda esprisi yaptığımda adımı bile bilmeyen bu insanın dudaklarından son bir dua döküldü : “Allah da sizi sevsin”

Şeklen tanışmadık ama öyle bir noktada buluştuk ki aramızda mesafe kalmadı.

Şimdi sayın okurum, 48 yıldır yeryüzünde o kadının önüne arabasını getirmek için dolanıp durduğumu düşünmeye hakkım yok mudur? Bilerek bilmeyerek ne tip olaylara aracılık ettiğimizi, küçük ya da büyük vazifelerimizi idraka başlamanın zamanı geldi de geçmiyor mu?

SAMSUNG CSCÇekingenlik, sosyal fobi ya da diğer bir nedenle engellemeyip izin verdiğimiz taktirde bu alıp verme akımının etkisi ve hızı baş döndürücüdür. “Hızır gibi yetişmek” tabirinin ardındaki sır da budur. Bizler şekiliz. Esas olanları, daha geniş resmi şekilci kafa yapımızla, aceleci ve endişeli tavrımızla algılayamıyoruz. Ama yaşama bir de o gözle, bir başka açıdan bakmaya başlarsak, bunu bir seçenek olarak değerlendirirsek, bunu yönetmeye başlarsak neler olur düşünebilir misiniz?

Benim kendime çıkardığım ders şu : “Ya su damlası olun ya da toprak ki yağmur gerçek olsun.”

Eskiler buna Rahmet diyorlardı galiba 😉

(Yağmur) yağmak fiili hiç bir dilde 3. tekil şahıs dışında bir şahısa çekilmez. Çekilemez.

Ama bundan böyle çekilsin!

Ben (yağmur) yağıyorum.

Sen yağmur yağıyorsun.

O yağmur yağıyor.

Biz yağmur yağıyoruz.

Siz yağmur yağıyorsunuz.

Onlar yağmur yağıyorlar !!!

S. K. Mayıs 2016

Bu yazının bütünlüğünü bozacak şekilde alıntı yapmak yasaktır. Aksi durumda Telif Hakları ve Fikir Eserleri Kanunu’nca aramız açılır.

Yorum bırakın

error: Content is protected !!