Geleneksel 10 Kasım seçimleri…

9 Kasım gecesi uykuya yatmadan önce küçük kızım bana “Baba unutma yarın sirenler çalacak” dedi. Gülümsedim. Artık o bana hatırlatıyordu.

ata03

Sabah hava ışımadan heyecanla uyandım ve evden çıkacağım saati bekledim. 8:35 vapuruna binecektim. Tam 9:05’te otobüste olabilirdim. Bunu mu tercih ederdim, yoksa sokakta olmayı mı? Otobüs kalabalık olabilirdi, şöförün ruh haline göre durmayabilirdi, trafikte tehlike oluşturacak bir yerde ise duramayabilirdi vs vs. Belki de binmez, işe geç kalır, durak meydanında saygı duruşunda dururdum. Saatime baktım ve “o zamana kadar varmış olurum” diyerek otobüse binmeye karar verdim. Yine de işi şansa bırakmayıp koltukların neredeyse tamamı boş olduğu halde ayakta kaldım. Zaten diz dize oturduğunuz karşılıklı koltuklarda ayağa kalkmak imkansızdı. Kendimi bu durumda bulmak istemezdim. 10 Kasım’da ayağa kalkamamak! Bu hassasiyet noktasına nasıl gelmiştim? Bu sabah bütün OHAL kanunlarını hiçe sayıp 70 milyonla ayağa kalkmalı, toplu eylem yapmalıydık!

ata08
Analar…

İlkokul, ortaokul ve lisede biz öğrencileri bu tip törenler için bir araya getirir, salonlarda bekletir, bazen de havasız yerlerde, zor şartlarda yorarlardı. Gıkımız çıkmazdı çünkü neye saygı gösterdiğimizi bilirdik. Ülkemizin kurtarıcı ve kurucu babası Mustafa Kemal Atatürk’e… Hatta bir keresinde okulun tören salonunda ışıklar kapatılmış kısa süre için karanlıkta kalmıştık. Isısı giderek boğucu hâle gelen salonda ışıkların geri gelmesini bekledim bekledim, hâlâ karanlık. Meğer gözlerim kararmış. Dizlerimin bağı çözülmüş şekilde revirde kendime geldim. Ancak genç bir çocukken dahi bu olumsuz şartlara aldanıp törenin gerçek anlamını yargılamazdık.Bu şartlarla ülkenin kuruluş şartları arasında mukayese kurulamayacağını çocuk aklımızla bilirdik. Her yıl canı gönülden katılırdık.

ata01

Ancak devir değişti ve bir seçilmiş kişi önce Başbakan ve sonra Cumhurbaşkanı olarak şu beyanlarda bulunmaya başladı :

“Ata’ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” (12.5.1994 Hürriyet)

“Her 10 Kasım’da yaygara kopartılıyor” (14.11.1994 Hürriyet)

“Türkiye kendine din olarak Kemalizmi almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir…”

“Türkiye’nin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın etkileridir. Her şey ona göre belirlenir.”

“İki ayyaş…” (Atatürk ve İnönü kastedilerek)

ata07
Kızlar…

Bu gibi insanlar aslında “Baba” ile ve onu temsil eden her şeyle kavgalıdır. Atatürk de gelmiş geçmiş en büyük ruhsal “Baba”lardan biridir. Çocuğu anadan alır ve dünyaya açar, büyütür. Baba ile sağlıklı bağ kuramamış, tanışmamış, biyolojik baba tarafından dışlanmış, dövülmüş, kabul görmemiş, büyütülmemiş travmalı insanlar Atatürk’ü anlamayacak, kıskanacak ve sevmeyeceklerdir. O’nun çocuklarını ise hiç sevmeyeceklerdir. Bu nefret kurbanı insanlar Kur’an’da da anlatılan “sevgiyi hak eden kardeşinden nefret eden Kabil” ile anlatılır. Baba’nın canını yakmak için evladına zarar verir.

Bu 10 Kasım sabahı otobüse bir yaşlı hanım bindi. Onca boş koltuğa rağmen ayakta durdu. Gözlerinde bir heyecan, yüzünde bir uyanıklık vardı. Koltukları hızla dolduran çoğu genç üniversiteliden bazısı ona yer teklif ettiğinde o reddetti. Anladım ki o da benimle aynı hesapları yapmış. Sirenler çaldığında dimdik ayakta olacak şekilde kaderini kendi elleriyle yaratmış. 

ata06

Sirenler ve kornalar beni otobüste yakaladı. O otobüsteki insanlarla birlikte bu anı paylaşmak çok güzeldi. Sokaklarda yeryüzünün en büyük sivil eylemi gerçekleşiyordu ve ben bunun gönüllülerinden biriydim. Ayağa kalkmayan olur muydu? Olsa da bu gönüllü bir şeydi ve tüm güzelliği baskısızlığından geliyordu. Hatta ayağa kalkmayana laf söylemeye kalan olursa ona şunları derdim:

“Bu bir gönül işidir. 10 Kasım’da saygı duruşunda bulunmak seçimlerde oy vermek gibidir. Sorumluluktur. Ben 50 yıllık ömrümde oyumu her 10 Kasım Mustafa Kemal’e ve onun düşüncelerine, ideallerine verdim. Oyunu vermek istemeyen de vermez. Ama ayakta sap gibi dikilmediğimi, neye saygı duyduğumu anlatmalıyım ki, o da neden oturduğunu, oyunu ne yönde kullandığını bilsin. Bilsin ki belki aklı başına gelir. Cumhurbaşkanı da olsa ona, kimin koltuğunda, nasıl ve neden oturduğunu anlatmalıyım. Bunun oy istemek için hesap aracı değil, Atatürk’e oy vermek olduğunu anlatmalıyız.”

Türk halkı her 10 Kasım seçimlerinde oyunu Atatürk’e verir. Bu böyle biline.

ata05

Suavi Kendiroğlu, 10 Kasım 2017

 

Yorum bırakın

error: Content is protected !!